MEVLÜD KANDİLİ

kandiltebrigiforumdas

Genel kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BEYAZ BERE

DSCN0133_zps08abde0aÖrmek isterseniz burada

örgüler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İNCİLİ PEMBE BANDANA

Allah(cc)’ın selamı üzerinize olsun.Bu aralar bana bir  örgü hevesi geldi sormayın:) 

Nette görüp yaptığım bir saç bandı.Elimdeki mevcut iple 9 yaşındaki kızıma göre oldu.Şişe 17 ilmek atılır.4 ilmek haroşa,1 defa  şişe ip  dolanır.3 yüz örgü,3 ilmek birden kesilir.Tekrar 3 ilmek yüz örgü,1 defa şişe ip dolanır.Kalan 4 ilmek tekrar haroşa örülür.Örgünün her düz yüzünde bunlar tekrarlanır.Ters yüzünde ters örgü yapılır.Arkaya gelen kısma lastik dikilmişti ,ben daha uzun örüp lastik kullanmadım.Uzunluğu 45.cm ye yakın.Tamamlandıktan sonra inci,boncuk,pul vb. ile süslenir.

örgüler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

TARÇINLI,HAVUÇLU,ZENCEFİLLİ KEK

tarcinlihavucluzencefillikek

MALZEMELER

4 adet yumurta(oda sıcaklığında)

4 kahve fincanı  toz şeker

2 kahve fincanı  süt (oda sıcaklığında)

2 kahve fincanı  sıvı yağ

6 kahve fincanı un

1 paket kabartma tozu

3 adet  orta boy rendelenmiş havuç

1 çay kaşığı tarçın

1 çay kaşığı toz zencefil

İsteğe göre 1 çay kaşığı toz karanfil

1 adet portakal kabuğu rendesi

YAPILIŞI

Şeker ve yumurtayı güzelce çırptıktan sonra süt ve yağı ekleyip çırpmaya devam edin.Elenmiş un,kabartma tozu,zencefil,tarçın karışımı eklenerek tekrar çırpılır.Son olarak rendelenmiş havuç ve portakal kabuğu rendesi ilave edilip  tahta  kaşık vb. ile karıştırılır.Yağlanıp unlanmış bir kalıba veya tepsiye yayılır.Önceden ısıtılmış fırında pişirilir.Soğuyunca üzerine isterseniz pudra şekeri eleyebilirsiniz.Afiyet olsun!

Kaynak:berdem.com

kekler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

SAÇAKLI(SAKALLI) POĞAÇA

MALZEMELER

2 su bardağı ılık süt

1 su bardağı sıvı yağ

1 yemek kaşığı kuru maya(1 paket toz maya kullanabilirsiniz)

1 yemek kaşığı toz şeker

1 tatlı kaşığı tuz

1 yumurta(sarısı üzerine,akını hamura ekledim)

Yeterince krem veya beyaz peynir

Kıyılmış maydanoz

Yeterince un

Susam

YAPILIŞI

Sütün birazına şeker ve mayayı ekleyip eritelim.Sıvı yağı,kalan sütü,yumurta akını,tuzu ekleyip karıştıralım.Azar azar unu ilave ederek yumuşak bir hamur yoğuralım.Çok az ele yapışıyor kıvamdayken un eklemeyi bırakalım.Yoksa hamur pişerken çok yayılır.Hamur mayalanınca küçük parçalar koparılıp yuvarlanarak yağlanmış tepsiye aralıklı dizilir.Üzerine yumurta sarısı sürülüp susam serpilip fırına verilir.Fırından çıkınca ılıkken tamamen ayrılmayacak şekilde bıçakla kesip  biraz taşacak şekilde aralarına peynir sürülür.Taşan kısımlar maydanoza bulanarak servis yapılır.Afiyet olsun!

Kaynak:atasofrasi.blogcu.com

poğaçalar-ekmekler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİRKAÇ LİF

örgüler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HARİTAYI BİRARAYA GETİRMEK

BABANIN ELİNDE kumanda, kanal kanal geziyor, program program dolaşıyordu. Gerçekte o mu kumandayı idare ediyor, yoksa kumanda ile o mu uzaktan idare ediliyor belli değildi. Belli olansa yanda duran çocuğun ilgi istediği idi. İkide bir, bir şeyler söylüyor, dikkate çekecek davranışlarda bulunuyordu. Çocuğu bir şekilde savuşturuyordu baba.

Çocuğun mızmızlıkları devam edince TV’den başını kaldırıp bir çare buldu; dünya haritasını yırtıp çocuğun önüne koydu; bunları birleştir.

Oh artık, TV’sine dönebilir istediği programı rahatça seyredebilirdi. Çok zaman geçmedi ki çocuğun yine sesi duyuldu; yaptım baba. Nasıl olurda bu kadar kısa sürede yırtılmış dünya haritasını bir araya getirir, bir nevi yapbozu tamamlayabilirdi. Şaştı, şaşkınlıkla sordu, nasıl yaptın oğlum?

Çok kolaydı; haritanın arkasında adam resmi vardı, adamı bir araya getirince dünya da bir araya gelmiş oldu. Dünya kadar mana adamın başına yıkıldı, TV’yi kapatıp düşünceye daldı.

Bir adam bir dünyaya, bir âleme bedel; insan düzelmedikçe dünya da düzelmeyecek. Parçalanmış, bölünmüş, dağılmış dünyaya bir araya getirecek, çocuk masumiyetindeki insandır. İnsanı öncelemeyen, aklı kalbi doyurmayan, duyguları tatmin etmeyen, zihni zenginleştirmeyen işler, dünya dolusu oyuncaktan ibarettir.

Bir çocuk ki masum; lüzumsuz, afakî, malayani bin dünyaya ve dünyaya ait meselelerden üstündür. İçinde âlemler dürülü masumu ilgisizliğe terk etmek; dünyanın dağıldığı, zihnin karmaşıklaştığı, fikirlerin ferasetten uzaklaştığına işaret.

Çocuk terbiyesi, kişinin kendini ele veren bir turnusol; ağaç ne ise meyve de odur.

Dünyaya nizamat vermek isteyenler, bir çocuğun nazını çekemiyorlarsa daha ilk adımda tökezlemişlerdir. Sahte suretler, silik sözler, cilalı cümleler bir işe yaramaz; bir kulaktan girer diğerinden çıkar.

Can yanında dururken, suretlerden bilgi dilenmek ne can sıkıcı bir hal.

Gerçekte hangisi yapbozu toplamaktadır; kanallara bölünmüş, programlara dilinmiş, zihni karmaşıklığa düşmüş, duygu dağılımına duçar olmuş, kalben karışık, aklen kopuk baba mı; zinde bir zihine sahip, masumiyetiyle kalbi aydınlığa yitirmemiş, akıl kalp ayrılığına düşmemiş, fikri feraseti kaybetmemiş çocuk mu? Bu zaviyeden bakınca hangisi büyük, hangisi küçük?

Dünyayı değiştirmek gibi bir sorumluluğumuz yok fakat önce kendimizi sonra en yakın canları değiştirmek, olgunlaştırmak gibi sorumluluğumuz var; var olan mesuliyet varken sonraki işlerde kaybolmak kendini de dünyayı da düzeltememek. İyi bir insan, ahsen bir takvim, güzel bir örnek, doğru bir rehber olunursa; yetiştirilen çocuklar, yetiştirilen insanlar bir gün dünyayı da fetheder.

Kanallar kapanmış fakat adamın düşünce kanalları açılmıştı; yapmadıklarını gözden geçirip yapması gerekenlerin programını yapıyordu iç dünyasında. İç haritayı bir araya getirmeden, bütün ve kâmil insan olmadan; ne çocuk yetişirdi, ne de dünya düzelirdi.

Kalktı ve çocuğu kucakladı, dünyalar onun olmuştu.

Hüseyin Eren

karakalem.net

makaleler kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ŞİŞ ÖRGÜSÜ PATİK

Allah’ın selamı,rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Öncelikle şişe 17 ilmek atalım.Bir sıra ters örgü(haroşa) yapalım.Sonraki sırada ilk sekiz ilmeği yine haroşa örüp şişe ipimizi bir kez dolayalım yani bir artırma yapalım.1 ilmek yüz örgü yapıp tekrar 1 artırma yaparak kalan sekiz ilmeği yine haroşa örelim.Örgümüzün ters yüzünü yine hep ters örgü(haroşa) örelim.Düz yüzde tekrar 8 haroşa bir artır 3 yüz örgü 1 artır,8 haroşa.Bu şekilde orta kısımda artırdığımız ilmeklerin sayısı 15 oluncaya dek devam edilir.(1.resim)

Gelelim ikinci resme.Örgünün düz yüzünde artık 8 ilmeklik kısmı farklı bir renkle öreceğiz.8 haroşa ör,krem ipe geç,şişe ipi bir dola(1 artırma) sonra sıradaki 7 ilmek yüz örgü,1 artır,1 yüz örgü,1 artır,7 yüz örgü,1 artır.Yine renkli ipe geçilecek.Az önce örmeye başladığımız ipi uzatmıyoruz.Renkli ipimizin diğer ucuyla yapıyoruz bu tarafı.Artık örgümüzü iki renkli bir krem iple yürüteceğiz.Kalan 8 ilmeği haroşa öreriz.(2.resim)

Aynı şekilde düz yüzde orta kısımda artırmalarımıza devam ederiz.8.defa artırma yaparken renkli iple 8 haroşa krem iple 8 yüz örgü 1 artır,7 yüz örgü 1artır,1 yüz örgü,1 artır,7 yüz örgü 1 artır,8 yüz örgü,sonra da kalan 8 ilmek renkli iple haroşa yapılır.Arka yüzü tamamen ters örüp ön yüze geldiğimizde artık renkli iple 16 ilmek haroşa yapılır.(3.resim)

Bu şekilde orta kısımda 8.defa artırma yaparken şu sıra takip edilir:

16ilmek haroşa,8 ilmek yüz örgü,1 artır,7 ilmek yüz örgü,1 artır,1 yüz örgü,1 artır,7 yüz örgü,1 artır,7 yüz örgü,1 artır,8 yüz örgü,16 ilmek haroşa örülür.Sıradaki düz yüzde artık 24 ilmek haroşa yapılır.(4.resim)

Bu şekilde örgünün düz yüzünde 8 kez artırma yapılır.Bir sonraki düz yüzde şu sıra takip edilir:24 ilmek haroşa,7 ilmek düz örgü,sıradaki iki ilmek birlikte örülür.Sonraki 15 ilmek yine düz örgü,yine sıradaki iki ilmek birlikte örülür.Önümüzde krem ipten  6 ilmek  kalmış olması gerek.Ama onları örmeyip örgümüzü ters çevirip dönüyoruz.Artık patiğimizin taban kısmı oluşacak.Önceki sırada kesmeye başladığımız yere kadar gelip yine iki ilmek birden örüp tekrar döneriz.Bu şekilde sağ ve sol taraflardaki ilmeklerimiz bitinceye kadar devam edeceğiz.Yalnız aralıklarla üç defa iki ilmek yerine üç ilmek birden kesmiştim iki tarafta .Bu tabanın daha düzgün durması için.(sonuncu resim)

Sağ ve sol taraftaki ilmekler bitince şişimizde 17 ilmek kalıyor.Şimdi sağ ve sol kısımlardan 36 şar ilmek çıkaracağız.Bir taraftan 35 ilmek çıkarırsak daha sonra başlayacağımız 2 ilmek krem iki ilmek pembe örgü kısmı uygun düşüyor.Sağ tarafın ilmeklerini ayrı bir iple ayrı bir şişe geçirelim ve ipimizi koparalım.Sol tarafı üzerinde 17 ilmek bulunan şişimizin üzerine ekleyebiliriz,isterseniz o ilmekleri de başka  bir şişe geçirebilirsiniz .Şimdi toplam 88 ilmeğimiz olmalı.Üçüncü bir şişle bu 88 ilmeği ters örgü örüp örgümüzün düz yüzüne geliriz..Başlangıç ve sondaki 7 ilmeği hep haroşa öreceğiz.Sonraki ilmekler hep düz örgü olacak.7 ilmek haroşa ve 2 ilmek düz örgüden sonra pembe ipimizi de ekleyeceğiz iki ilmek öreceğiz.Sonra iki ilmek krem iki ilmek pembe böyle devam edecek.Bu şekilde her iki sıradan sonra iki sıra sadece krem iple öreceğiz.Ayak uzunluğunuza göre bu işlemler üst üste 13-14 pembe kutu olacak şekilde devam edecek.

 Şimdi geldik topuk kısmını yapmaya.Sadece krem iple ördüğümüz sıranın birincisinde ilk 36 ilmek örüldükten sonra 37 ve 38. ilmekler birlikte örülür ve dönülür,tekrar başa gelinir.Sonraki sıralarda da aynı işlemler tekrarlanır ta sol tarafta da 36 ilmek kalıncaya kadar.Şimdi toplam 73 ilmeğimiz kalmış olmalı.Örgümüzü  ters yüzü bize bakacak şekilde ikiye katlayıp tam ortadaki ilmeği bir tığa takıyoruz.Ön şişteki bir ilmeği arkadaki şişe geçirip tığımızı bu iki ilmeğin içinden geçirerek ip çıkarıp tığda bulunan ilmeğimizden de geçiriyoruz.Bütün ilmekler bitinceye kadar aynı işlemler tekrar edilir.Bilek kısmı bir sıra tığlanır.Patiğin üzeri istenildiği gibi süslenir.Kolay gelsin yapmak isteyenlere.

 

örgüler kategorisinde yayınlandı. 20 Comments »

DÜNYA SINAV YERİDİR

 

Günümüzde ebeveynler olarak “Nasıl bir çocuk yetiştirme idealindeyiz?” Klasik cevaplar genelde: Başarılı, ne istediğini bilen, özgüven sahibi, iyi bir makam ve mevkiye sahip, gelir düzeyi yüksek, kariyer beklentisi yüksektir.

Geleceğimiz olarak gördüğümüz çocuklarımızın önüne her türlü imkanı ve fırsatı sermekten kaçınmamalıyız. Bütün düşüncemiz, çocuklarımızın iyi bir eğitim alarak iyi bir gelecek elde etmesidir.

Bunun için neler yaparız?

Çocuklarımızı sanal bir sosyal ortama yerleştiririz. Hayatı sanal ortamdan ve cam dışından gösteririz. Ayrıca bir cam fanus hazırlarız onlar için.

Sonra bir yarış içerisine sokarız. O yarıştan çok şey beklerken kaygı duymamasını, stres yaşamamasını isteriz. Çocuklarımızdan iyi bir eğitim için sadece ders çalışmasını, kurs görmesini, test çözmesini bekleriz. Bunun için gerekli olan her türlü ortamı da oluştururuz.

Evde, yaşadığı ve yattığı odada herhangi bir işle dahi meşgul olmasını istemeyiz.

Hayatı varsa yoksa ders ve test. Dört seçenekli ya da beş seçenekli bir seçim hakkı. Seçenekler bile başkaları tarafından düşünülmüş. Ben başka bir yol arasam, yeni bir çıkış yolu bulmak istesem bunu yapmam mümkün değil. Çünkü almam gereken bilgi, sahip olmam gereken bakış açısı ve seçmem gereken tercihlerim bana ait değil.

Ben sadece bir figüranım.

Dört ya da beş seçenekli olarak önüme sunulan tercihler aynı zamanda birkaç saatlik bir zaman dilimiyle sınırlı. Ben seçeneği de zamanı da sınırlı olan bu çalışma ile hayatımın yönünü belirleyeceğim.

Gerçekten hayat benim mi? Geleceğim bu birkaç saate bağlı öyle mi? Peki sizler annem, babam, akrabalarım, öğretmenlerim bana hayata dair ne verdiniz?

Tefekkür ederek bir mefkure sahibi olmayı mı, yaşadığım evde bir işin ucundan tutarak gerçekte karşılaşacağım ev hayatını mı, hep birilerinin isteklerine, beklentilerine göre yaşamayı ve boyun eğmeyi mi, toplum içerisinde olan ölüm, doğum, düğün, nişan, başarı-başarısızlık, sıkıntı-huzur, acı- neşe ve mutluluk durumlarıyla karşılaşıp nasıl hareket edeceğimi mi, ekrandan hayatı öğrenerek yine hayata ekranmış gibi bakmayı mı, neyi öğrettiniz ve ben neyi öğrendim biliyor musunuz?

 Hep Allah’dan söz ettiniz de beni hiç Allah ile tanıştırdınız mı? Sınav korkusu ve kaygısı yaşarken, SBS ve ÖSS ile gelecek planlaması yaparken hangi geleceği düşündük?

Hep “başarırsın” dediniz, başarısızlığın olabileceğini göstermediniz. Şimdi ben başarısızlık endişesi yaşamıyorum. Çünkü başarısızlık ölüm demek, ben var olma-yok olma yani ölüm korkusu yaşıyorum.

Öldükten sonraki bir yaşam varmış dediniz. Ona nasıl hazırlanacağımı hiç söylemediniz. Şimdiki SBS ve ÖSS ile herhalde öldükten sonraki yaşamı da kazanırım.

Hayat yalnız bir eğlence ve oyun, tıpkı internetteki oyunlar gibi. O zaman ben neden korku yaşıyorum?

Bana hep her şeyi verdiniz. İstediğimi aldınız, alamadığınız olmadı. Olamazdı da zaten. Yıkardım dünyayı, karartırdım hayatınızı biliyorsunuz. Bir sınavdan kötü aldığım zaman hayalleriniz yıkılır. İsterseniz hadi almayın.

Cam fanustan çıkınca topluma karışınca ne yapacağımdan emin değilim. Hayat benim etrafımda dönmüyorsa yandım.

Bir de “kul olmak” diye bir şey duyuyorum. Ben kimseye kul köle olmam. Mafya olurum, çete olurum, ama kul olmam. Neden olayım ki?

İnanıyoruz işte, daha ne yapayım yani. Sanki sizin benden bir farkınız mı var, sevgili büyüklerim. Oysa ilk önce yapılması gereken “kul olmak”. Allah’a kul olmak.

Kul olunca her iş rayına oturur. Kul olunca sıkıntılar da hastalıklar da belalar da bir çeşit nimet gibi görülür.

Dünyadaki hiçbir sınav benim yaşamıma yön veremez. İşte kul olmak var ya, o benim bugünüme, yarınıma, öbür dünyama yön verir. Sınavlar korku olmaktan çıkar. İyi bir eğitim alamamak korku olmaktan çıkar. Hayata bakış açımız, niyetlerimiz yön verir. Niyet hayır ise akibet de hayır olur.

 Neden iyi bir eğitim almalıyım? Allah için, onun kullarına yardım ederek Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmak için.

Neden iyi bir meslek sahibi olmalıyım? Allah için, onun kullarına hizmet ederek Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmak için.

Neden SBS ve ÖSS’yi kazanmalıyım? Allah için, birilerinin hayallerini gerçekleştirmek için değil, Allah (cc) yolunda hizmet edebilmek için.

Dünyadaki tüm olumsuzluklarla mücadele edebilmek için, insanlığa hayırlı hizmetler sunabilmek için, önce kul olmak, sonra kul olmak, daha sonra yine kul olarak hareket etmek gerekir. Böyle düşününce daha huzurlu ve mutluyum.

Taha Ömeroğlu

feyzdergisi.com

makaleler kategorisinde yayınlandı. 4 Comments »

DİLİMİZ NEREYE GİDİYOR?

Ahmet, computerımı startladın mı?

– Yoq oğlum, finishe gelmedim daha…

 – Sheyda! Nerde kaldın yha? Sınavın war hadi!

– Cıx, ben gelmicem.

 – Aishegül, shekil olmuşun, chatlaqsın sen!

 – Tmm arkadash, warsın gitsin…

“Burada ne oluyor!” diyorsunuz değil mi? Günümüzün hastalığı işte bu… Türkçeyi “Turkche”leştirme hastalığı…

Dil bir millet için her şey demektir. Bir millet kendi diliyle bağımsızlığını ilan eder, kendi diliyle var olur. Tarihi de dilinde gizlidir, kültürü de, adetleri de, hayata bakışı da… Bir millet ana dili sayesinde dünyaya “Ben buradayım!” diye haykırır. O dil giderse, kültür de gider, tarih de… Kültür giderse bir millet, millet olmaktan çıkmaya mahkûmdur.

 Şimdi geriye dönüp o güzel Türkçemize baktığımızda; ne kadar zengin ve güzel bir dil karşımıza çıkıyor. Öylesine sade, öylesine temiz, öylesine canlı… İnsanın kendi ana dili gibi olmuyor hiçbir dil. Ana dilini gözü gibi koruması gerek her bir bireyin. Çünkü o “dil”, sadece bir dil değil; bir milletin geçmişi ve geleceği. Dünü, bugünü, yarını…

Eğer bize ait bir dilimiz varsa bu dünyada, özgürlüğümüzün bir simgesidir bu. Kendimizin bir güvencesi, milletimizin var olma gücü. Kendi kendimizi dünyaya anlatma biçimimizdir dilimiz; yüzyıllardır süregelen o zengin kültürümüzün temelidir.

 Bir düşünün bakalım; eğer şu an Türkiye’nin kendine ait bir ana dili olmasaydı; sömürge devletler gibi, zorla kabul ettirilmiş bir veya birkaç dilimiz olsaydı. Birimiz başka bir dil konuşsaydık, birimiz başka bir dil. O zaman halimiz ne olurdu? O haldeyken kültürümüzü mü öğrenebilirdik sizce? Veya tarihimizi, inançlarımızı, o değerli atalarımızın bize miras bıraktıkları sözleri, düşünceleri öğrenebilir miydik? Yüzyıllardır süregelen bu zengin kültürel, tarihi birikimimiz olur muydu? Tabi ki hayır! Çünkü her ne kadar küçük bir şeymiş gibi gelse de bize, dil bir milletin var olma nedenidir. İletişim onunla sağlanır çünkü. Geçmişten geleceğe bir köprüdür. Kuşaklar arası bir bağdır. Bir simgedir dil, özgürlüğün simgesi…

 Bir millet, başka bir milleti sömürgesi altına almak istediğinde, yaptıkları ilk iş; o milletin ana dillerini yok etmektir. Çünkü biliniyor ki; dil giderse kültür gider. Kültürsüz bir millet de bu dünyada var olamaz… Kaç dil silinmiştir yeryüzünden, sırf bunun yüzünden; silinmeye de devam ediyor ne yazık ki!

Mesela Orta Asya ülkelerinin çoğunda resmi dil Rusçadır. Ve günden güne de o ülkelerin ana dilleri körelmektedir. Mesela bir Kazakça dili bozulmuştur bugün, Özbekçe, Kırgızca dilleri yavaş yavaş silinmektedir yeryüzünden veya tamamen değiştirilmektedir.

Mesela Afrika ülkelerinde ana dili olmadığı halde resmi dil İngilizcedir; çünkü sömürge altındadırlar o ülkeler. Ya da Cezayir’de kendi dillerinden çok Fransızca ön plandadır; o da sömürge dönemi yaşadığı için. Ve bu milletlere baktığımızda tek bir ortak yanları çıkar karşımıza; sömürge dönemi yaşamış olmaları… Yani başka bir milletin o milleti yok etme çabası…

Şimdi kendimize çevirelim yüzümüzü. O güzel Türkçemize dönelim. Son zamanlarda Türkçeyi öyle anlamsız bir hale sokuyorlar ki; Türkçe mi, İngilizce mi, Fransızca mı belli değil… Gençlere bakıyoruz, “hoşça kal” demeye üşeniyorlar resmen. Onun yerine “Bye!” diyorlar. Bye ne oluyor da ana dilimizden üstün oluyor?

 Sadece “tamam” diyecekken “okey” veya “ok” demek de neyin nesi? Ş’yi “sh”, Ç’yi “ch” diye yazmak da nerden çıktı? Biz hangi dili konuşuyoruz? İngilizce mi? Türkçe mi? Sokaklarda, caddelerde tabelalara baktığımızda hangi ülkede olduğumuzu unutuyoruz adeta! Yok “Cafe la London”, yok “Dönerchi”, yok “Lavash”… “vishne” ne İngilizce, ne Türkçe! O zaman ne? Uydurma bir dil! Yani bozulmaya mahkûm olmuş bir dil. Bizim dilimiz; Türkçemiz! Atalarımızdan yüzyıllardır miras olarak aldığımız, gelecek nesillere de miras olarak bırakacağımız o güzeller güzeli Türkçemiz! Elimizden ağır ağır çekiliyor, dilimiz. Artık buna bir “DUR” demenin zamanı gelmedi mi sizce de? Dilimize sahip çıkalım. Nerde olursak olalım, ister internetteki konuşmalarımızda, ister günlük konuşmalarımızda o güzel Türkçemizin kalbini kırmayalım, onu koruyalım!

Hümeyra KARAGÖZ

Altınoluk Dergisi 2010 Şubat Sayısı

güncel konular kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »